Kayıtlar

Kasım, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

güneş tutulması

Resim
gün doğurdum, içimde sen vardın. günlerimin içinde, en içimde. gün batırdım.  gecemde sen vardın. yıldızlarımın altında, altımda.  zamanımdaydın, sabahımın altısında aklımda. rüyalarımın hepsinde, kalbimde, şehrimde, yatağımda, üstümde, başımda, parkımda, bahçemde, kahvemde, sigaramda, isyanımda.. gözümün yaşındaydın, biramda, bir anda. yolumda, parmaklarım arasında, elin avucumda, evinde, odanda, yatağında, pencerenin kenarında, dünyama doğdun gözlerimden. aklımı en başımda sanarken ben, herkes bana deli derken, tüm hayatımın en güzeli, en güneşi.. heryerimde herşeyimde yansıdı kaybetmeye korktuğum, elini tuttum ışığının, büyüt bizi.. günaydınım

uzun hikaye (oda'n)

Resim
içerisi kalabalıktı. lanetli kahkahaları teğet geçtim. bana çarpmadı dünyanın en şahane karakterlerinin kendi düşüncelerini övüşleri. dama geri dönmeliydim. odaya doğru yürüdüm. girdim. gök yüzüne giden yol, yatağından geçiyordu. yatağını bi başka gözle gördüm. kokunu bırakmış olmalısın, önceki hayatımdaki köpek yerini biliyor, uzanıyor yatağına. belki uyurum, belki ayılırım, belki yine damda buluşuruz.. bu ne rahatlık ? *yatağını çok sevdim. gözüm perdene ilişiyor.. kimisi milyon yıldır tanıdık, kimisi kırk yıllık yabancı yüzlerden bi perde. tek tek tanıştım hepsiyle. memnun olduk. (kalabalıklar içinde yalnızlık gözümde bi perde, gürültü kulağımda bi perde, sarhoşluk aklımda bi perde..) *perdeni çok sevdim.. odana geçince azalan ışık sakinleştirdi birden. odayı loş aydınlatan masa lambanın yataktan ulaşılabilir olması uykuya davet etti biraz. birazda sarhoşluğum tamam, kabul. ama yataktan görünüyor gökyüzü, dama gerek yok, uzan aslı. *lambanı çok sevdim. içim

uzun hikaye (karşı'laşma)

Resim
yıldızları seyretmek için yaptığımız o büyük organizasyon sonucu; sen, ben, ziyan ziya, kültablası, çakmak, sigara, bira, müzik, pike ve hayallerim çatıda buluştuk. yağmur damlası değil meteor düşüyordu gökyüzümüzden.. evrende uçuşan iki ayrı dünyayı bi damlacık yaklaştıran o dam üzerinde, iki kedi değildik.  uzandık yan yana. şarkı 'gerçek aşk' diyordu ama ay daha büyüktü, gitmiyordu. sarhoştuk meteorlar kadar, zaten onlar da bi dama saklanmış gibi yoktular. bana dört görünüp sana bir göründüler, seni yendim.. sonra yokluğumuz fark edildi, sonra şarkı bitti, sonra ay gitmedi, sonra yıldız kaymadı, sonra içeride bi kadın kahkaha attı, ayağıma damdaki çivi battı, sen gülümsedin, pencereden 'içeri' baktık, hoş'umuza gitti.. olması gereken bi türlü olamadığından, (aslında taa en başından...) karşı'laştık.., ve hikaye başladı !