Kayıtlar

Haziran, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tatil Rüyası

Resim
Bir yola çıksa hayalim. Sevgili karşılasa rüyalarımdan gelişimi. Hoş gelsem. Aklım tatil yapsa sevgilinin aşkına. O kitap okurken, uzansa düşüncelerim sıcak kuma. Miskinleşsem terden, uyusam damla damla. Serin bir biraya açsam gözümü. Ikram etse sarhoşluğundan, gülücüğünden. Konuşamayacak kadar keyiflensem, Elimi tutsa sessizliğimin, yürüsek deniz kıyısını yalın ayak. Islansak biraz, biraz müzik olsa, biraz sarhoş olsak, uzansak şapşal gülümsemelere. Günü batırsak maviye, geceye doğru yol alsak. Çiçeklerini koparsak öpücüklerin, yeşile boyansak, uyansak. Geldiğimiz yerlerden bahsetsek birbirimize, gideceğimiz yerleri hayal etsek. Atışsak aşıklar gibi saz söz. Birbirimize cümle olsak, kurulsak şiirlere. Susup baksam gök yüzüne, ne güzel gelmiş olsam dinlenmeye, sevgili bile gitmiş olsa keyfimden. Tatmin olsam huzurdan, olduğum an ölsem.. Ölümden dönsem, rüyadan dönsem, senden dönsem.. Yolcu etsen beni uyandırmaya hayalimden, hoşça kalsan.

Yakınım Değilsin

Resim
Ilk önce yabancılığına merhaba dedi kokum. Kokun hoş buldu hoş geldinime. Yakınım tarafım önce davransaydı, sevmezdim seni. Yabancıladım, uzaktan tarafım sevdi. Yakınım değildin, rahatça kaynadı içim. Uzak, özgür tarafım. Bu kadar yakın olmasaydı içim, uzağımdan usul usul sevişseydik. Aklımın içinde olmasa rüyalar. Uzağımdan bir dal uzansam rahat rahat, nefes nefes.  Söyleyemesem soluk soluğa uzakların boşluğuna. Sadece sen duysan kafi, yakınım değilsin ..

Evet Ağzım Bozuk

Resim
Evet ağzım bozuk herşeye. En çok da sana. Pazartesiye ve hatta salıya. Günlere, mevsimlere bozuk kafam. Gönlümde açanı gözümün görmeyişine en çok. Özlediğime bozuk. Baharın bitişine, yazın çiçekleri kurutuşuna bozuk ağzım. Ne deniz kıyısı ıslatır çiçeklerimi, ne bahar beklenir gelmeyen yerlerden. Biten şiirlerime bozuk ağzım, kurumuş kelimelerime. Canımm sıkkın.. En çok da kendime bozuk kafam. Öyle bozuk ki, ne küfür yeter bitişini anlatmaya, ne şiir.

Ilham Perisi

Resim
Zamanı yok ilham perisinin, ya sabah altıda gelir ya akşam altıma. Altımdan sabahıma şiir olur. Ya günaydınıma yazılır, ya sabahıma. Sabahımdan günaydınım kapımı çalar. Kapımda ya aşkım olur ya nefretim, uzanır rüyalarıma. Rüyalarıma misafir olur, ya uykuma gelir ya uykusuzluğuma. Hep davetsiz misafir. Öylede uyutmaz aklımı böylede.

Günlük Tavsiye (hanımeli yenebilir)

Resim
Ben çocukken güzeldi Istanbul. Sokakta oynamak korkulacak birşey değildi o zamanlar. "Hava kararmadan gel" sınırı yoktu. Yemek ne zaman hazırsa o zaman biterdi oyun ve gün. Oyunlar biraz şehirli olurdu bazen. Çiçekleri tadardık, telsizle jandarmaların konuşmalarını dinlerdik, sonra savaşçılık oynardık uyduruk uçak göstergeleri çizerek bir kartona. Sakız fabrikasında paketleme yapan teyzelere yardıma gider, bir sakız pakete, bir sakız ağıza, bir sakız cebe atardık. Kocaman bir ağız ve dolu bir ceple çıkardık ordan, tadı biten sakızı tükürürdük. Cebimiz sakız dolu olurdu, zengindik. Daha nice o an icad edilmiş oyunla geçerdi her günümüz. Şimdi Istanbul, çocuğunu sokakta oynamaya bırakamayacağın gibi, kendininde sokağa çıkmaya korkacağı bir şehir olmuş. Beş dakikada bir canını, malını ve namusunu koruman gereken bir şehir. Oyunlarda bitti sokaklarda. Ankara'dayım şimdi. Yetişkinlerin tek oyunu doğa artık. Tatil, piknik, havuz falan. Etrafı seyir ediyoruz balkondan, cam ken...

Ekim Çocuğu

Resim
Eskisi gibi değilim artık. Bıraktım baharı insanlara. Gözümü kaçırdım güneşin sıcağından. Geceyi sevişim ondan. Bıraktım gündüzü insanlara. Gecesi de karanlık uykusuzluğumun gündüzü de. Uykumu sabahlara yatırışım ondan. Dişlerim sızladı serinliğinden, bıraktım yatağını soğuğuna. Demir gibi elim ve ayağımı yanıma alıp, saklanmadım battaniyenin altına. Dahada soyundum. Üşümemeyi öğrendim, ekim çocuğuydum ben. Romatizmam sevmezdi yağmuru, ben değil. Yağmurda yürüyüşüm ondan. Ekim çocuğuydum ben, başım sonbahar, sonum özgürlüğe bayram.

Günlük Tavsiye (iki nokta yanyana ve ters ünlem)

Resim
Bak kafama takıldı bu mesele. Senin kafana takılmış olması kafama takıldı. Iki nokta yanyana.. Alt alta, üst üste, kolkola, diz dize. Belki o kadar kesindir ki söylediğim, tek nokta yetmiyordur sonu vurgulamaya. Garantiliyorumdur cümlemin bitişini. Yada o kadar kararsızdır ki cümlem, tek nokta kesinliğine güvenmiyordur, üç nokta kadar da uzatacak derdi yoktur. Bana ait bir renktir o. Hediyemdir kullanmak isteyene. Çocuklara resim yaparken dilediğiniz renge boyayabilirsiniz derler. Güneş eğer siz isterseniz kırmızı olabilir. Düşünsene ne romantik olurdu ortam. Mavi olsa yada, game of thrones atmosferinde etraf. Tüm ortaçağ filmleri gibi turuncu yahut aile saadeti yeşili. Ben ilkokuldaykende çok güzel resim yapardım, resimin akademik eğitimini aldığım zamanda. Hala hangisi daha güzeldi kestirebilmiş değilim. Ama birşeyi anlamlandırmak istiyorsan ona altı yaşında çocuk gözüyle bak derler. Aslında tüm akademisyenler ve talebeler bozulur bu söylediğime. (Bende hadsizlik etmek is...

Karpuz Kokusu

Resim
Özlemeye güzel şeylermi söylenmeli hep. Ya memnun değilsem özlediğime. Mevsim sadece aşka mı sunar şiirini. Ya karpuz tadını özlediysem ben. Aş erdiysem. Karpuz değilmiydi meyvesi bu mevsimin. Kokusu taze kesilmiş çim gibi. Olsa yenmezmi, siz özlemedinizmi yani. Özlediniz elbet, olsa güzel olurdu karpuz. Kan kırmızı. Hemen gitmeli özlenene. Koşmalı almaya, dilimlemeli nefsime. Içinden çıkmalı beklediğim mevsim kokusu. (Tasalanmayın tabiiki gidip aldım hemen. ;) Ama , oysa.. Hiçde kırmızı değilmiş için. Pembe beyaz. Pembeyide hiç sevmem üstelik. Nerede siyah çekirdekler. Yanlışlıkla yada yalnışlıkla ısırdığında, ağzından pırtlayıp, odanın taa öbür ucuna, bilinmezliğe düşen ve hiç bulunamayan siyah çekirdekler. Onlarda beyaz. Isırınca karpuzu nerde o ses, şılofş diye. Bu ne böyle sakız çiğniyormuşum gibi gırç gırç. Böylemi karşılanır özleyen. Meyveler sahte artık. Satanlarda sahtekar. Insan lanet ediyor özlediğine. Ilk tanıdığın günlerdeki gibi değil artık. Bak aşktan bahsedece...

Günlük Tavsiye (öğretmene cevap ver yada..)

Yine çişimi ev dışında biyere yapamayışımın başıma açtığı derdi yazıcam. Ilkokul üçüncü sınıftaydım ve  önceki yazdıklarımı referans almadan size söylemeliyim ki çocukken çok utangaç, içine kapanık bir kızdım.

Yeşilçam

Resim
Gözlerimiz sarkıyor. Birbirimize.. Sözlerimiz, Şarkılarımız, Bedenlerimiz... Ellerimiz, Yokluyor yokluğu, Bulamıyoruz aradığımızı. Sallanıyor düşünceler akılsızlıktan aşağı, Düşüyor sarhoşluğun kucağına düşler, Kuruluyorum yalnızlığa, Çalıyorum tam saatimden! Kat i kararımı veriyor başıma gelişim. Neler demezler sonra!!  Nasılda tatlıyım değilmi ?

Günlük Tavsiye (rakçı olmak yada olmamak)

Resim
Teoman "evet rakçıyım ama bunun için takım elbisemi çıkarıp, pis kokmam gerekmiyor" demişti. O dememişsede o demiş gibi hatırlıyorum. Evet arkadaş sevmiyorum restoranlardaki varoş parlak beyaz masa örtülerini. Evdekiler değil ama restoranlardakini. Ve evet sevmiyorum sikik bir pastanede çay poğaça keyfi yapmayı. Sokakta simit yerim daha iyi. Bi bara topuklu ayakkabıyla gitmenin nesi yanlış. Neden kamp yapacaksam bile konforumu kovalamayım. Doğa aktiviteleri bitince, sıcak suyun, küvetin, yumuşak yatak ve güzel yemeğin nesi kötü bi anlatırmısınız. Üstsüz kızların gazına geleyim ve soyunuvereyim ama kimse bakmasın tatilimde kim istemez. Her modun şarkısına uysam bazı sarhoşluklarda, pop müzik çalarken dans etsem afarozmu ediliyoruz sert abiler. Topuklu ayakkabısız, sarı saçsızmı olmak gerek illa. Özgürlük kimin yemeğide, ellemesi kurallı. (Rak müziğin müzik dışında beraberinde getirdiği bi ruh, bi duruş var ayağını bırakın. O duruşu red ederekte o müziği dinleyebiliri...

Ilkel

Resim
Yüzünü görmediğim bir çocuğun ayaklarının uzanışı gibi uzanmış manzara ayak ucumdan. Gün güzel, hayal güzel.. Gerçek milattan önce ilkel. Yontulmamış. Elini koyacak yer bulamamanın heyecanını okudum parmaklarından. Heyecanın pozitif değil, ilkel dürtülerin. Gözü dönmüşlük gün gibi yarılanmış göz kapaklarında. Sarhoşluk gibi sapıkça güler yüzüme yüzüme neşesi. Osuruk ve kahkaha gizlenemezmiş derler ve doğrudur bence, daha kimi dürtüler gibi. Bir karın ağrısı oluşur içimde, mide bulantısı mı desem, ay döngüsü mü. Tüm geçerli bahanelerime gözlerini yarılayışın. Nasılda okurum satır satır kendi içinde göremediklerini. O an kaçsam bulutlara, denizlere, şehirlere, uzaklara. Işınlansam hatta. Hep yalanmış geleceğe dönüş. Bu yıllarda çözülmesi gerekti bu işlerin. Sırf siz bilim adamları, sizi beklerken ilkelce oyalanıyoruz. Siz bir tanım yapmadığınız için mana yüklüyor insanlar saçmalıklarına. Inanmama hakkımı, dayanağımı ortaya koymuyorsunuz. Sanatçıyım ben, uğraştırmayın beni. Bak yi...