Günlük Tavsiye (öğretmene cevap ver yada..)

Yine çişimi ev dışında biyere yapamayışımın başıma açtığı derdi yazıcam. Ilkokul üçüncü sınıftaydım ve  önceki yazdıklarımı referans almadan size söylemeliyim ki çocukken çok utangaç, içine kapanık bir kızdım.

Bir iki ders geçmişti ve çişim gelmişti. Evde yaparım umuduyla tutmaya başladım yine. (Yine dedim çünkü bununla ilgili bir anımı daha anlatmıştım önceki yazıların birinde. Okumamış olanlara dip not.)
Bir iki saat olmuştu tutmaya başlayalı ama biraz daha tutarsam yine altıma işerim korkusuyla tuvalete koştum. Bırakın ev dışında bir yerde işeyememe huyumu, idrar torbası baskısından adımı bile unutmuş bir şekilde fütursuzca tuvalete koştum. Daha soyunmaya başlamadan sesler geldi dışardan. Erkek çocukların sesleri. Sadece erkek. Lanet olsun dostum yanlış tuvalete girmiştim. Bir iki çocuk kapıyı tıkladı, utancımdan ses veremedim. Çıksana lan, kaç kilo sıçıyon, ses yok lan gibi şeyler söylüyorlardı ve eminim yüzüm kıpkırmızı olmuştu.
Kat i kararım zil çalana kadar tüm erkeklerin gitmesini bekleyecek öyle çıkacaktım. Zira girerken kimse görmemişti ve çıkarken de görülmek istemiyordum.
Erkek çocuklar pek umursamazdı derse geç kalmayı. Doğalarında yaramazlık yapmak vardı ve doğal karşılanırdı.
Zil çalmıştı, son erkeğin de olay mahalini terk ettiğine emin olan ben tuvaletten çıkmıştım. Koridorlar, merdivenler bomboştu, çıt çıkmıyordu, dersteydi herkes. Yine korkmuş ve utanmıştım kapıyı çalıp derse girmeye. Tuvalete geri döndüm. Ama bu sefer doğru tuvalete. Neden bilmiyorum orada bekledim sonraki dersi.
Neden korkmuştun derseniz, adını unutamadığım öğretmenimin çocukları kulağından havaya kaldırdığını, havada döndürüp tahtaya fırlattığını görmüştü bu masum gözlerim millet. Benim çocukluğumda öğretmen dayağı makul birşeydi ama bizimki bir ruh hastasıydı.
Tenefüs zili çaldı, tuvaletten çıktım, sınıfa girdim, ders zili çalana kadar yerimden kalkmadım. Zil çaldı, öğretmenimiz geldi, yerine oturdu ve ilk iş beni yanına çağırdı. O da korkmuş gibiydi biraz. Bu beni daha da korkutmuştu.
"Neredeydin önceki ders ?"  dedi. Cevap veremedim. Cevabımı beklediğini pek  sanmıyorum çünkü sorduktan bir iki saniye sonra çaktı suratıma osmanlıyı. Avuçları bırakın yanağımı, kafamdan bile büyüktü herifin. Ağlayarak yerime oturdum. Havaya kaldırılmadığıma seviniyordum ama ben babamdan bile tokat yememiştim. Utancımdan aileme de anlatmadım tabii.
Özetle içine kapanık çocukluğuma nahoş anısıyla yerleşti adını unutmadığım.
Tavsiyem odur ki; öğretmen soru sorarsa hızla cevaplayın, yada çişinizi tutmayın, yada girdiğiniz yere bakın, yada utanmayın, yada korkmayın. Zira tavsiyelerimden gördüğünüz üzre hatalar silsilesi bana ait, "canım" öğretmenime değil.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cevap

Fırtına

Kirli Çamaşırlar