Günlük Tavsiye (vermeyin)
Hatırlayamayacağım kadar küçük yaşlarımdaydım, istanbulda oturuyorduk. Uzun bloklardan birinde. Kimbilir hangi semtte (sık taşınırdık peder sağolsun, yada olmasın).
Dışarıda oyun oynuyordum ve giriş katın camından çok yakışıklı bi abi ( benden bir iki yaş büyüktü ve yüzünü hiç hatırlamıyorum ama dediklerini yaptığım için yakışıklıdır diye düşünüyorum) beni izliyordu.
Pek hırsızlık olmazdı o zamanlar, bu yüzden pencereler kafesli değildi, yere yakındı. Belkide ben o kadar küçüktüm ki, bina bana göre kocamandı. Üzgünüm, fılaşbek yapamıyorum, sıfır detay.
Bana seslendi süper yakışıklı abi. Yerdeki kafam kadar taşı ona vermemi istedi. Salyalarım aka aka taşı aldım. Bi halterci gibi bikaç hamlede kafamın üstüne doğru kaldırdım ve uzattım ona doğru. Aşağı uzandı yarı beline kadar, parmak uçlarımız birbirine değdi, taşı kavradı. Ellerimi çekmek istedim biranönce , görevimi tamamlamıştım ve ödülüm olan yüzündeki gülücüğü kaçırmamalıydım. Elimi görüş alanımdan indirmemle kafamla göktaşı buluştu. Doink !!! (mal herif ve daha mal kız)
Sersemledim, yere eğdim kafamı ve şap şap, şapır şapır, şap şapır şupur damlayan kanımı gördüm. Bastım çığlığı. Ağladım. Ağlamadım anırdım. Yumurta dayımın (benim taktığım lakabı) bana çikolata aldığını, sustuğumu ve herkesin benle aşırı ilgilendiğini hatırlıyorum. Aslında hatırlamazdım ama alnımın çatına , iki kaşım ortasının az üstüne iz bıraktı herif, geçmedi hiç, baktıkça hatırladım.
O günden beri pekte değişmedi adamlarla ilişkim.
Tavsiyem odur ki kızlar; taşı vermeyin, isteyin. Verirseniz ağlıyorsunuz, biliyorum. Iz kalıyor hem, unutamıyorsunuz.
Dışarıda oyun oynuyordum ve giriş katın camından çok yakışıklı bi abi ( benden bir iki yaş büyüktü ve yüzünü hiç hatırlamıyorum ama dediklerini yaptığım için yakışıklıdır diye düşünüyorum) beni izliyordu.
Pek hırsızlık olmazdı o zamanlar, bu yüzden pencereler kafesli değildi, yere yakındı. Belkide ben o kadar küçüktüm ki, bina bana göre kocamandı. Üzgünüm, fılaşbek yapamıyorum, sıfır detay.
Bana seslendi süper yakışıklı abi. Yerdeki kafam kadar taşı ona vermemi istedi. Salyalarım aka aka taşı aldım. Bi halterci gibi bikaç hamlede kafamın üstüne doğru kaldırdım ve uzattım ona doğru. Aşağı uzandı yarı beline kadar, parmak uçlarımız birbirine değdi, taşı kavradı. Ellerimi çekmek istedim biranönce , görevimi tamamlamıştım ve ödülüm olan yüzündeki gülücüğü kaçırmamalıydım. Elimi görüş alanımdan indirmemle kafamla göktaşı buluştu. Doink !!! (mal herif ve daha mal kız)
Sersemledim, yere eğdim kafamı ve şap şap, şapır şapır, şap şapır şupur damlayan kanımı gördüm. Bastım çığlığı. Ağladım. Ağlamadım anırdım. Yumurta dayımın (benim taktığım lakabı) bana çikolata aldığını, sustuğumu ve herkesin benle aşırı ilgilendiğini hatırlıyorum. Aslında hatırlamazdım ama alnımın çatına , iki kaşım ortasının az üstüne iz bıraktı herif, geçmedi hiç, baktıkça hatırladım.
O günden beri pekte değişmedi adamlarla ilişkim.
Tavsiyem odur ki kızlar; taşı vermeyin, isteyin. Verirseniz ağlıyorsunuz, biliyorum. Iz kalıyor hem, unutamıyorsunuz.
Yorumlar
Yorum Gönder